Almanya’da seçim sistemi, ilk bakışta zorlayıcı gelebilir ancak bu yazıyı okuduktan sonra seçim sistemi hakkında detaylı şekilde bilgi sahibi olabileceksiniz.
Almanya’nın seçim sistemi, demokratik temeller üzerine inşa edilmiş karma bir yapıya sahiptir. Federal yapısıyla birlikte, ülkenin siyasi temsil mekanizması, hem çoğunluk hem de nispi temsil unsurlarını içeren bir modelle şekillenir.
Bu sistem, vatandaşların iradesinin mümkün olan en geniş kapsamda parlamentoya yansımasını sağlamayı amaçlarken, aynı zamanda istikrarlı bir yönetim oluşturmayı hedefler. Almanya’da seçim süreci, federal ve eyalet düzeyinde farklılıklar gösterse de genel olarak şeffaflık, katılım ve temsil ilkelerine dayanır.
🔎 İçerik
ToggleAlmanya genel seçimleri
Almanya genel seçimleri, ülkenin yasama organı olan Federal Meclis (Bundestag) üyelerini belirlemek için yapılan seçimlerdir. Bu seçimler, Almanya’daki en önemli demokratik süreçlerden biri olup, halkın doğrudan temsilcilerini seçmesini sağlar. Genel seçimler, Almanya Anayasası’na (Grundgesetz) göre dört yılda bir düzenlenir, ancak erken seçim kararı alınması durumunda bu süre kısalabilir.
Kaç seçim bölgesi vardır?
Almanya’da Federal Meclis (Bundestag) seçimleri için toplam 299 seçim bölgesi (Wahlkreis) bulunur. Her seçim bölgesinden bir milletvekili doğrudan halk tarafından seçilir. Bundestag’daki toplam sandalye sayısı ise nispi temsil sistemiyle belirlenen ek milletvekilleriyle birlikte değişkenlik gösterebilir.
Almanya seçim sistemi
Almanya seçim sistemi deyince güncel olarak uygulanan sistemin kökenine bir bakmak gerekiyor. İlk modern demokratik sistemin temeli, 1919-1933 Weimar Cumhuriyeti Dönemi’nde atıldı ve tam nispi temsil sistemi getirildi.
Bu sistem ile birlikte tüm oyların parlamentoda karşılık bulması sağlandı. Ancak bu sistem yine de birçok dezavantajı da yanında getiriyordu. Küçük partilerin fazlasıyla temsil edilmesi nedeniyle siyasi istikrarsızlık ortaya çıktı. Hükümetler sık sık değişti ve karar alma süreçleri sekteye uğradı. Demokratik sistemin zayıflıklarından faydalanan aşırı sağ ve sol partiler (özellikle Nazi Partisi) güç kazandı. Weimar dönemi seçim sisteminin zayıflıkları, Almanya’nın daha dengeli ve istikrarlı bir model arayışına girmesine sebep oldu.
Daha sonra 1933-1945 yılları arasında Almanya, Nazi döneminden geçti. Nazi Partisi, iktidara geldikten sonra demokratik seçim sistemini kaldırarak tek parti diktatörlüğü kurdu. Seçimler artık göstermelik hale geldi ve ülke totaliter bir yönetimle yönetildi. II. Dünya Savaşı sonrası müttefik güçler, Almanya’da demokratik bir sistemin yeniden inşası için çalışmalara başladı.
1949’da Federal Almanya Cumhuriyeti kuruldu. Savaş sonrası dönemde, Batılı müttefiklerin (ABD, İngiltere, Fransa) desteğiyle Almanya’da yeni bir anayasa yazıldı. 1949 yılında kabul edilen Grundgesetz (Temel Yasa), Almanya’nın yeni demokratik sisteminin temelini attı. Seçim sisteminin oluşturulmasında, ABD ve İngiltere’nin demokratik tecrübelerinde faydalanıldı, ancak Weimar Cumhuriyeti’ndeki aşırı parçalanma deneyiminden ders çıkarılarak bir karma sistem benimsendi. Weimar Cumhuriyeti döneminde çok fazla küçük parti meclise girerek istikrarsızlığa yol açtığı için 1949 sonrası yeni sistemde %5 seçim barajı getirildi. Bu sayede aşırı uçların ve aşırı parçalanmanın önüne geçilmeye çalışıldı.
Almanya, federal bir devlet olduğu için seçim sistemi hem federal düzeyde (Bundestag) hem de eyalet düzeyinde (Landtag) uyumlu olacak şekilde tasarlandı. Her eyaletin federal parlamentoda temsili sağlandı. Nazi rejiminden alınan derslerle, seçim sisteminde güçler ayrılığı, basın özgürlüğü ve halkın doğrudan katılımını sağlayan mekanizmalar güçlendirildi.
İkili oy sistemi
Genel seçimler için seçim sistemine yakından bir bakış atacak olursak; oy verecek vatandaşların 2 oy kullanma hakkı bulunuyor. Bu oyların ilki (Erststimme) direkt olarak adaya oy vermek için verilir. Seçmenler, seçim bölgesindeki adayı oylar. Meclis’teki 299 sandalye direkt olarak bu yöntemle belirlenir.
İkinci oy ise (Zweitstimme) parti listesine oy vermek için kullanılır. Oy verecek olan seçmen, bir partiyi seçer ve oyunu o partiye verir. Bu oy, nispi temsil sistemi ile çalışarak partinin Federal Meclis’teki toplam sandalye sayısının belirlenmesini sağlar.
23 Şubat 2025 seçimlerinden itibaren geçerli olacak şekilde yeni sistem ile birlikte ikinci oy artık daha kritik hale geldi. Eskiden, doğrudan seçilen milletvekilleri meclise direkt olarak girebiliyordu. Ancak yeni sistemle birlikte bir partinin mecliste toplam kaç sandalye hakkı kazanacağını ikinci oylar belirleyecek.
Seçimlerde bir siyasi parti, ülke genelinde yüzde 20 oy oranına sahipse, 630 olarak belirlenen sandalyenin yüzde 20’sini yani 126’sını kazanmış olacak. Fakat parti ilk oylardan direkt olarak 140 aday kazandıysa, yeni sistem gereği en az oy alan 14 doğrudan seçilmiş (ilk oy ile) aday kazandığı koltuğu kaybetmiş olacak.
Aşırı temsil ve denge sandalyeleri
Son seçim sistemi öncesinde “aşırı temsil sandalyeleri (Überhangmandate)” ve denge sandalyesi (Ausgleichsmandate) bulunuyordu. Ancak yeni sistemde artık bu uygulama olmayacak. 2021 seçimlerine baktığımızda CDU/CSU, eyaletlerde doğrudan seçim bölgesi kazandı ve Bavyera eyaletinde 45 seçim bölgesinden 45’ini kazandı ama ikinci oy sonuçlarına göre ise bu eyalette daha az milletvekili hakkına sahip olması gerekiyordu. CSU’nun direkt kazandığı fazladan sandalyeler, tazminat olarak Federal Meclis’e eklendi. CSU Bavyera’dan 30 sandalye kazanması gerekirken, 45 sandalye kazanınca fazladan 15 sandalye de SPD, Yeşiller, FDP ve AfD gibi partilere dağıtıldı. Bu denge ile birlikte sandalye sayısı 736’ya çıktı.
Yeni sistemle birlikte artık milletvekili sayısı 630 ile sınırlandırılacak ve milletvekili sayısı da artmayacak. Bu da sistemin karmaşık hale gelmesini önleyecek ve fazla milletvekili sebebiyle oluşan harcamalar azaltılarak, tasarrufa gidilebilecek.
Şansölye nasıl seçilir?
Almanya’da şansölye (Bundeskanzler), ülkenin yürütme organının başıdır ve Federal Meclis (Bundestag) tarafından özel bir prosedürle seçilir. Şansölyenin seçilme süreci, Almanya Anayasası’nda (Grundgesetz) yer alan belirli kurallara göre yürütülür ve demokratik meşruiyeti sağlamak amacıyla birkaç aşamadan oluşur.
Öncelikle Almanya’daki genel seçimler sonucunda Federal Meclis’in (Bundestag) üyeleri belirlenir. Seçim sonuçlarına göre en çok oyu alan parti ya da partiler koalisyon görüşmelerine başlar.
Seçimler sonucunda en güçlü parti genellikle hükümeti kurma yetkisi alır ve koalisyon ortaklarını belirler. Şansölye adayı genellikle seçimlerden önce partisi tarafından belirlenmiş olur. Aday, Federal Meclis’te yapılan oylamada mutlak çoğunluk (Mutlak Mehrheit) yani oyların %50+1’ini almalıdır. Eğer aday bu turda yeterli oyu alırsa, doğrudan Almanya Şansölyesi olur.
İlk turda mutlak çoğunluk sağlanamazsa, 14 gün içinde birden fazla aday gösterilebilir ve tekrar oylama yapılır. Bu süreçte adayın yeniden mutlak çoğunluk alması beklenir. Eğer ikinci turda da mutlak çoğunluk sağlanamazsa, üçüncü turda nispi çoğunlukla (yani en çok oyu alan aday) şansölye seçilir. Ancak nispi çoğunlukla seçilen şansölyenin göreve başlaması için Federal Cumhurbaşkanı’nın onayı gereklidir.
Şansölye seçildikten sonra Federal Cumhurbaşkanı tarafından resmen atanır. Yeni şansölye, meclise ve halka karşı yemin ederek görevine başlar. Şansölyenin atanmasıyla birlikte hükümetin diğer üyeleri (bakanlar) de belirlenir ve kabine şekillenir.
Şansölyenin görev süresi 4 yıl olup, genel seçimlerle birlikte sona erer. Şansölye, hükümetin başıdır ve ülkenin iç ve dış politikalarını yönetir. Almanya’da güçlü bir parlamenter sistem olduğu için şansölye, parlamentoya karşı sorumludur ve güvensizlik oyu ile görevden alınabilir.
Koalisyonlar kilit öneme sahip
Almanya’nın karma üyeli nispi temsil sisteminde koalisyonlar, siyasi yönetimin vazgeçilmez bir unsuru olarak öne çıkar. Bunun temel sebepleri sistemin yapısından, ülkenin siyasi dengelerinden ve demokratik istikrarı sağlama gerekliliğinden kaynaklanmaktadır.
Almanya seçim sistemi, temsilde adaleti sağlamak amacıyla birçok siyasi partiye parlamentoya girme şansı tanır. Ancak bu sistemde hiçbir parti genellikle Bundestag’da tek başına %50+1 çoğunluğa ulaşamaz. Hükümet kurabilmek için partiler koalisyonlar oluşturarak ortak yönetim modelleri geliştirmek zorundadır.
Örneğin 2021 genel seçimlerinde, Sosyal Demokrat Parti (SPD) birinci olmasına rağmen tek başına çoğunluk sağlayamadığı için Yeşiller (Grüne) ve Hür Demokrat Parti (FDP) ile bir koalisyon hükümeti kurmak zorunda kalmıştı. Koalisyonun kurulması 2 ay zaman aldı. 26 Eylül 2021’de seçimler yapılırken, koalisyon tartışmaları 24 Kasım 2021’de son buldu ve yeni hükümet, 8 Aralık 2021’de Olaf Scholz’u şansölye olarak seçmişti.
Seçim sistemi hakkında detaylı videomuza da göz atmalısınız.