Almanya’da SPD adayı Olaf Scholz, CDU/CSU adayı Friedrich Merz, Yeşiller’in adayı Robert Habeck ve AfD adayı Alice Weidel, Das Quadrell programında karşı karşıya geldi. Dört şansölye adayı göç politikaları, ekonomi, emeklilik sistemi gibi birçok konuyu ele aldı ve önemli noktalara değindi.
🔎 İçerik
ToggleGöç politikaları
Programın ilk başında konuşulan konu göç politikaları oldu. Sunucu, mevcut şansölye Olaf Scholz’a yönelik olarak, “Her on kişiden biri bile sınır dışı edilmedi. Neden kesinlikle yerine getiremeyeceğinizi ya da Yeşiller’e veya kendi partinize duyduğunuz hassasiyet nedeniyle yerine getirmek istemeyeceğinizi bile bile bu kadar net vaatlerde bulunuyorsunuz?” sorusunu sordu.
Scholz: “Uyguladığımız sınır kontrolleri etkisini gösterdi”
Scholz ise “Geçen yıl düzensiz göçü 100.000 kişi azalttık ve bu yıl da bir 100.000 kişi daha azaltacağız. Ocak ve Şubat ayındaki rakamlar da bunu doğruluyor. Sınır dışı işlemleri konusunda ise, görev sürem başladığından bu yana %70 oranında bir artış sağladık. Ancak bu yeterli değil, daha da ilerlemeliyiz. Bu yüzden süreci kolaylaştırmak için birçok yasayı değiştirdik ve Avrupa’da birçok ülkeyle daha iyi nasıl başarabileceğimiz konusunda müzakereler yürüttük. Uyguladığımız sınır kontrolleri etkisini gösterdi. Ancak, başka bir Avrupa ülkesinde sığınma başvurusu yapmak zorunda olanları da hızla geri gönderebilmeliyiz. Düzensiz göçün azaltılması, sınır dışı işlemlerinde sert ve katı bir tutum izlenmesi, bu ülkede göçmen kökenli insanları koruyabilmemiz için de gereklidir. Bu ülkenin nüfusunun yaklaşık üçte biri göçmen geçmişine sahip insanlardan oluşuyor. Bu insanlar topluma katkıda bulunuyorlar ve burada dışlanmamaları gerekiyor. Onlar bu ülkenin bir parçası ve hepimizin bunu bu şekilde görmesi gerektiğine güvenebilmeliler”. Ancak sınır dışı konusu hala merkezi bir mesele olmaya devam ediyor. Bunun pratikte kolay olmadığı da ortada. Bu insanlar ya kimlik belgelerine sahip değiller ya da kabul edilmiyorlar veya Avrupa’daki komşu ülkeler işbirliği yapmayı reddediyor” dedi.
Merz: “Alman hükümeti, Avrupa’da Afganistan’dan mülteci kabul eden tek hükümet”
Ardından Birlik’in adayı Merz ise bu konuda, “Öncelikle mevcut rakamlara bakalım. 4 gün içinde ülkeye gelenlerin sayısı, bir ay içinde sınır dışı edilenlerden fazla. Yani, göç dalgası devam ediyor. Örneğin Afganistan’ı ele alalım, Alman hükümeti, Avrupa’da hala Afganistan’dan mültecileri ülkeye kabul eden tek hükümettir. Bunu kısmen sivil toplum kuruluşları aracılığıyla, Dışişleri Bakanlığı’nın desteğiyle neredeyse hiçbir denetim olmadan yapıyorlar. Bugün basında, federal hükümetin nihayet bu süreci durdurmak istediğine dair haberler var. Seçimlerden hemen önce! Biz yıllardır bunun sona erdirilmesi gerektiğini söylüyoruz. Afganistan’a geri gönderme yapmak mümkün, ancak bunun için Taliban ile müzakere etmeye istekli olmalısınız. Afganistan’a 300 milyon euro kalkınma yardımı sağlıyoruz. Peki bunu neden Taliban ile görüşmeden yapıyoruz? Sayın Baerbock, bu görüşmeleri yapmayı reddediyor. Eğer bu şekilde devam edilirse, Taliban’ın Almanya’dan geri kabul yapmayı reddetmesi şaşırtıcı olmaz. Almanya’da yaşanan durumun bir sonucu da budur: Siyasi irade eksikliği ve bu koalisyonun bazı bölümlerinin bizzat bu süreci sabote etmesi! Şansölye’nin 2023 yılının sonunda verdiği doğru mesaj bile kendi hükümeti tarafından boşa çıkarılıyor” açıklamasını yaptı.
Habeck: “Taliban bir terör rejimidir”
Yeşiller’in adayı Habeck ise bu konuya ilişkin Merz’e tepki göstererek, “Afganistan’ı Taliban yönetiyor, bu bir terör rejimidir. Başka bir şekilde adlandırılamaz. Afganistan’dan gelenlerin büyük bir kısmı, Batılı askerler ve sivil kuruluşlarla işbirliği yapmış ve bu yüzden tehlike altında olan insanlardır. Taliban ile hiçbir ülkenin diplomatik ilişkisi bulunmuyor. Eğer bu yapılmak istenirse, bu, uluslararası toplum tarafından bir tür meşruiyet tanıma anlamına gelir. Bunu yapmadan önce, Avrupa’daki müttefiklerimiz ve ABD ile birlikte hareket etmeliyiz. Yalnız başına hareket etmek, Avrupa’yı bölünmeye sürükleyebilir. Avrupa’daki mevcut sığınma ve göç sistemi işlevsizdir. Çözüm, Avrupa çapında ortak bir sistem kurmaktır. Sınır kontrolleri, kayıt işlemleri ve hızlı geri dönüş süreçleri bu sistemin bir parçası olmalıdır” dedi.
Weidel: “Biz yasa dışı göçü durduracağız”
AfD lideri Alice Weidel ise göç konusunda, “Biz yasadışı göçü durduracağız. Bu, güvenli sınırlar ve suç işleyen ya da yasadışı olarak ülkede bulunan kişilerin derhal sınır dışı edilmesiyle mümkün olur. Almanya’daki halk, bu kontrolsüz göç politikasından bıkmış durumda. İç güvenliğimiz aşınıyor. Bizim amacımız, hukuk ve düzeni yeniden tesis etmektir” yorumunda bulundu.
Ekonomi politikaları
İkinci ana konu ise ekonomi oldu. Almanya’nın son yıllarda ciddi bir zorluk altında kaldığı belirtilirken, ekonominin nasıl toparlanacağı sorusu şansölye adaylarına yöneltildi.
Merz: “Bürokrasiyi azaltmalıyız”
Bu konuda Friedrich Merz, “Öncelikle, Almanya’nın durgunluk içinde olması yalnızca koalisyonunun çökmesiyle başlamadı. Bu durum zaten iki yılı aşkın bir süredir devam ediyor. Doğrudur, biz de hükümetteydik ama son 22 yılın 6’sında Sosyal Demokratlar (SPD) da hükümetteydi. Bu gerçeği göz ardı etmeyin. Peki, şimdi ne yapacağız? Bu durgunluktan çıkmalıyız. Bürokrasiyi azaltmalıyız. Enerji krizinde yanlış kararlar alındı. İş dünyası üzerindeki vergi yükünü hafifletmeliyiz. Örneğin: Tedarik zinciri yasası gibi gereksiz düzenlemeleri kaldırmalıyız. Biz bu konuda meclise önerge verdik ama koalisyon reddetti. Kuzey Denizi’nde bir doğal gaz sahası keşfedildi ve işletmeye açıldı. Hollandalılar bizimle işbirliği yapmak istiyor, ancak Almanya’nın Çevre Bakanı, bölgedeki enerji platformunun elektrik bağlantısını reddetti. Böyle giderse Almanya toparlanamaz. Sürekli olarak ‘bunu istemiyoruz, şunu istemiyoruz’ diyerek hareket edemeyiz. Ülkeyi yeniden inşa etmeliyiz. Almanya şu anda en büyük enerji krizinin ortasında ve hükümet üç tane iyi çalışan nükleer santrali kapattı. Bu ülke sürekli bir şeylerden çıkmak yerine, yeniden giriş yapılmalı” dedi.
Weidel: “Nükleer enerjiye geri dönmeliyiz”
AfD adayı Weidel ise “Öncelikle, Almanya dünyanın en yüksek enerji fiyatlarına sahip. Bu fiyatları düşürmeliyiz, çünkü enflasyonu körüklüyor. Nasıl düşüreceğiz? Nükleer enerjiye geri dönerek. Kömür, doğalgaz ve yenilenebilir enerjileri teşvik ederek – ama aşırı sübvansiyon politikalarından vazgeçerek. İki somut adım atacağız, Yenilenebilir Enerji Yasasını (EEG) kaldıracağız. CO₂ vergisini iptal edeceğiz. Bu vergi her şeyi pahalılaştırıyor. Örneğin, 2027 yılına kadar yakıt fiyatlarına 1 €/litre ek yük getirecek. Biz, insanların hangi aracı kullanacağına, hangi ısıtma sistemini seçeceğine devletin karar vermesine karşıyız. Elektrikli araçlar sübvanse edilerek otomobil pazarı çarpıtılıyor. İnsanlar özgürce seçebilmeli. Bir devlet hiçbir zaman gelirinden fazlasını harcamamalıdır. İşte bu, borç freni dediğimiz şeydir. Devletin aslında hiç borçlanmaması gerekir, çünkü aksi takdirde bütçenin bir kısmı faiz ödemelerine gidecektir. Bu yüzden, ben borç frenine sıkı sıkıya bağlıyım. Bizim ilkemiz şu: Almanya’da vergi veren Alman vatandaşlarının parası öncelikli olarak kendi vatandaşlarımız için kullanılmalıdır. Para gereksiz yere saçılmamalıdır. Eğer bu harcamaları azaltırsak, federal bütçede fazladan gelir elde etmiş oluruz.” açıklamasını yaptı.
Habeck: “Şikayeti bırakıp çalışmaya başlamalıyız”
Yeşiller’in adayı Habeck ise bu noktada, “Öncelikle, ekonomimiz bir durgunluk içinde ve bunun nedeni Rusya’dan gelen ucuz enerjinin sona ermesi ile Almanya’nın bir ihracat ülkesi olması ve küresel pazarların daralması. Bu nedenle bürokrasiyi azaltmalıyız, altyapıya yatırım yapmalıyız, dijitalleşmeye hız vermeliyiz, iş gücü açığını kapatmak için yasal göçü artırmalıyız. Çözüm ise şirketlerin yatırımlarını teşvik etmek için vergi indirimi sunmalıyız. Özetle şikayet etmeyi bırakıp çalışmaya başlamalıyız, kendi gücümüze güvenmeliyiz ve ekonomiyi canlandırmak için reformları hızla uygulamalıyız” ifadelerine yer verdi.
Scholz: “Yüksek gelirliler daha fazla vergi ödemeli”
Olaf Scholz ise “Biz daha adil bir vergi sistemi istiyoruz. Yüksek gelirliler daha fazla vergi ödemeli. Düşük ve orta gelir gruplarına vergi indirimi yapacağız. Bu, Almanya’da büyük bir sosyal adalet eksikliğini gidermeye yardımcı olacak” dedi.
Dış politika
Dış politika, Rusya-Ukrayna ve ABD’ye ilişkin de konuşmalar gerçekleştirildi.
Scholz: “Almanya, Ukrayna’nın yanında olmalı”
Olaf Scholz, “Almanya, Ukrayna’nın yanında olmalı. Savaşın başladığı ilk günden beri Rusya’nın saldırgan politikasına karşı durduk ve durmaya devam edeceğiz” dedi.
Merz: “Almanya, küresel meselelerde daha aktif rol almalı”
Merz ise açıklamasında, “Trump’ın politikalarının Avrupa için ne anlama geldiğini görmek zorundayız. Ama Almanya, küresel meselelerde daha aktif rol almalıdır” yorumunda bulundu.
Habeck: “Putin ile anlaşma yapmanın maliyeti ağır olur”
Habeck ise, “Putin ile anlaşma yapmanın maliyeti ağır olur. Almanya, Avrupa’nın lider ülkelerinden biri olarak bu konuda net bir duruş sergilemelidir” dedi.
Weidel: “Biz tamamen farklı bir dış politika istiyoruz”
Weidel, “Biz ise tamamen farklı bir dış politika istiyoruz. Ukrayna’ya sınırsız silah yardımı yapmak yerine barış görüşmelerine öncelik vermeliyiz. Ayrıca Donald Trump gibi o da nihayet Ukrayna’da bir ateşkesin müzakere edilmesi ve barışın sağlanması gerektiğini söyledi. Bu, AfD’nin neredeyse üç yıldır savunduğu bir şeydir ve bu yüzden çok fazla eleştiri aldık. Ama Avrupa kıtasındaki insanlar için en önemli şey, nihayet barışın sağlanmasıdır ve Donald Trump, bunu gerçekleştirmek için en uygun kişidir” açıklamasını yaptı.
Barınma konusu
Hükümet her sene 400 bin konut yapılacağı vaadini vermişti ancak bu gerçekleşmedi. Barınma krizi Almanya’da ciddi bir sorun halini alırken bu konuda adaylara da fikirleri soruldu.
Scholz: “Sosyal konutların yatırımlarını 20 milyar euroya çıkardık”
Scholz, “Evet, enerji fiyatları ve enflasyon inşaat maliyetlerini artırdı. Ancak konut inşaatını hızlandırmak için yasal reformlar yaptık ve sosyal konut yatırımlarını 20 milyar euroya çıkardık. Ama Almanya’da gerçekten daha fazla konut istiyorsak, herkesin ‘Benim mahallemde değil’ demekten vazgeçmesi gerekiyor” dedi.
Merz: “Avusturya’da bürokratik maliyetler toplam maliyetin %72’sini Almanya’da 36’sını oluşturuyor”
Merz ise “Son yıllardaki tüm bu düzenlemeler neredeyse hiçbir işe yaramadı. Berlin’deki kira üst sınırı mahkeme tarafından kaldırıldı. Asıl mesele şu ki, Almanya’da inşaat çok pahalı ve çok karmaşık. Gereğinden fazla standartlar var, kalite beklentileri çok yüksek ve seri inşaat ile standartlaştırılmış çözümlerimiz yok. Size basit bir rakam vereyim: Yeni yayımlanan bir araştırmaya göre, Avusturya’da bürokratik maliyetler ve düzenleyici yükler toplam inşaat maliyetlerinin %6-7’sini oluşturuyor. Almanya’da ise bu oran %36! Yani aynı dilin konuşulduğu bir ülkede bile fark bu kadar büyük. Biz inşaatı gereksiz yere çok pahalı hale getiriyoruz. Berlin’deki Tempelhof Havalimanı alanını düşünelim. Devasa bir arazi var, fakat yapılan referandumda halk burada inşaat yapılmasına karşı çıktı. Evet, vatandaşların fikri önemlidir ama burada siyasetin cesur olup ‘Biz bu alanı konut bölgesi olarak ilan ediyoruz’ demesi gerekir. Belki de daha küçük evler inşa etmeliyiz. 1960’larda inşa edilen evlerin standartlarına geri dönelim, çünkü eskiden aileler daha küçük alanlarda yaşayabiliyordu” açıklamasını yaptı.
Habeck: “Konut yapmamız gerekiyor”
Habeck ise “Bence bu konuda hemfikiriz. Hamburg’da yeni bir konut alanı açmak için bir girişim var. Bizim gerçekten konut yapmamız gerekiyor ve bunun için alanlara ihtiyacımız var” dedi.
Weidel: “Almanya’da yeterince konut yok”
Weidel ise “Öncelikle Almanya’da neden yeterince konut olmadığını anlamamız gerekiyor. Bunun temel nedeni yüksek inşaat maliyetleri ve gereksiz düzenlemeler. Ama asıl sebep, insanların ellerinde yeterli net gelirlerinin olmaması. 16 yıl Angela Merkel hükümeti ve 3 yıl Ampul koalisyonu yönetiminde Almanya, Batı Avrupa’nın en düşük ev sahipliği oranına sahip ülkesi haline geldi. İnsanlar ev satın almayı karşılayamıyor çünkü çok yüksek vergiler ödüyorlar. Ayrıca, inşaat maliyetleri hükümetin çıkardığı yeni enerji verimliliği yasaları nedeniyle inanılmaz derecede arttı” dedi.
Sosyal güvenlik ve emeklilik sistemi
Sosyal güvenlik politikaları ve emeklilik sistemi konuları da programın ana maddelerinden biri oldu.
Scholz: “Göçmenler olmasa emeklilik katkı payı %20’nin üzerinde olurdu”
Scholz: “Size açık bir şekilde söyleyeyim: Almanya’da eğer 6 milyon göçmen iş gücü piyasasında olmasaydı, emeklilik katkı payları bugün %20’nin üzerinde olurdu. Bugün bu oran çok daha düşük. Çünkü çalışan insan sayımız arttı ve bunların çoğu Almanya’ya dışarıdan geldi. Bizim sorunumuz iş gücü eksikliği ve Almanya’da hala birçok sektörde açık pozisyonlar var. Daha fazla insanın çalışmasını sağlamalıyız. Eğer Almanya’ya yeni iş gücü gelmezse, sosyal sistemin maliyeti daha da artacaktır” açıklamasını yaptı. Emeklilik konusunda ise “67 yaş, bizim için nihai sınırdır. Kim daha uzun çalışmak isterse, teşvik edilmeli. Ama kimse zorlanmamalı” dedi.
Merz: “Çözümümüz iki temel unsura dayanıyor”
Merz bu konuya ilişkin olarak, “Bizim çözümümüz iki temel unsura dayanıyor: büyüyen bir ekonomi ve ek bir sermaye destekli emeklilik sistemi. Bizim önerimiz, çocukluk çağından itibaren küçük birikimlerle desteklenen, sermaye temelli bir emeklilik fonu oluşturmak. Diğer ülkeler bu konuda bizden çok daha ileride. Örneğin, Hollanda ve İsveç gibi ülkelerde sermaye destekli emeklilik fonları gayet iyi çalışıyor” ifadelerine yer verdi.
Habeck: “Kadınları işgücüne daha fazla katmalıyız”
Habeck, “Öncelikle, kadınları iş gücüne daha fazla katmalıyız. Almanya’da kadınların iş gücüne katılım oranı Avrupa ortalamasına yakın, ancak doğum yaptıktan sonra iş saatleri %70 oranında düşüyor. İsveç ve Norveç gibi ülkelerde bu oran sadece %20-30. Yani çocuk sahibi olduktan sonra kadınların çalışmaya devam etmesini sağlayacak bir sistem kurmalıyız. İkincisi, emeklilik sistemini güçlendirmek için hisse senedi fonu oluşturduk. 10 milyar euroluk bir başlangıç fonu ile Almanya’nın emeklilik sistemine yatırım yapacağız. Ayrıca, özel emeklilik planlarını daha cazip hale getireceğiz. Eğer sistem çökerse, bu sadece emekliler için değil, tüm ekonomi için felaket olur. O yüzden biz bu konuda gerçekçi çözümler sunuyoruz” yorumunu yaptı.
Weidel: “İşsizlik maaşı, sağlık sigortası ve emeklilik sistemi üzerinde baskı oluşturuyor”
Weidel, “Biz, çalışmaya teşvik eden bir sosyal yardım modeli istiyoruz. Çalışmayan kişilere yüksek miktarda para ödenmesini doğru bulmuyoruz. Özellikle, sosyal kasalara hiçbir katkıda bulunmamış olan yabancılara verilen yardımların çok fazla olduğunu düşünüyoruz. İşsizlik maaşı, sağlık sigortası ve emeklilik sistemi üzerinde büyük bir baskı oluşturuyor ve bu sürdürülebilir değil. Almanya, sosyal yardımları hak eden vatandaşlara öncelik vermeli. Bizim çözümümüz, emeklilik yaşını artırmadan sosyal güvenlik sistemine katkı yapanların ödüllendirilmesi. Emeklilik sistemi, devletin kötü yönetimi nedeniyle kriz içinde. Biz emeklilik maaşlarının vergilendirilmesini yanlış buluyoruz. Emekli maaşlarından alınan vergiler kaldırılmalı ki emeklilerin elinde daha fazla para kalsın. Ayrıca, emeklilerin çalışma teşviklerini artırmalıyız. Çalışmak isteyen emekliler için kazanç sınırlarını kaldıracağız ve onlara daha fazla kazanç imkanı sunacağız” açıklamasını yaptı.
Koalisyon görüşmeleri
Bu konunun ardından koalisyon görüşmelerine ilişkin anketler üzerinden değerlendirmeler yapıldı. Koalisyon hükümetinde hangi partilerin olacağı tartışmalarında AfD’ye karşı tutum net oldu.
Scholz: “Daha adil bir ekonomi ve güçlü bir sosyal politika”
Scholz, “Almanya’nın güçlü ve demokratik bir ülke olarak kalmasını sağlamak bizim sorumluluğumuz. Bunu, daha adil bir ekonomi ve güçlü sosyal politikalar ile başarabiliriz” dedi.
Merz: “AfD ile iş birliği yapmayacağımızı söylüyoruz”
Merz, “Biz AfD ile iş birliği yapmayacağımızı açıkça söylüyoruz. Ancak diğer partilerle görüşmeye açığız. Seçim sonuçlarına bağlı olarak, SPD veya Yeşiller ile bir koalisyon kurabiliriz. Biz ciddi bir ekonomik ve sosyal kriz yaşıyoruz. Eğer bu kriz doğru yönetilmezse, seçmenler aşırı sağa yönelebilir. Bu yüzden, gerçekçi çözümler sunmalıyız” dedi.
Habeck: “AB ve demokratik değerleri savunan bir hükümetin kurulması gerektiğine inanıyoruz”
Habeck ise yorum olarak, “Bu tartışma, aslında çok net bir ayrım çiziyor. Demokrasi ve Avrupa yanlısı bir hükümet mi olacak, yoksa AfD gibi aşırı sağ partiler mi güçlenecek? Biz, Avrupa Birliği’ni ve demokratik değerleri savunan bir hükümetin kurulması gerektiğine inanıyoruz. Demokrasinin korunması için toplumu bir arada tutacak politikalar üretmemiz gerekiyor. Eğer insanlar ekonomik sıkıntılar içinde kalırsa ve sosyal yardımlar azalırsa, aşırı sağın güçlenmesi kaçınılmaz olur” dedi.
Weidel: “CDU, kendisini sol partilere mahkum ediyor”
Weidel ise, “CDU, sürekli olarak bizim politikalarımızı taklit ediyor ama bizimle çalışmayı reddediyor. Bu, halkın iradesine saygısızlıktır. CDU, kendisini sol partilere mahkum ediyor. Biz, gerçek değişimi temsil ediyoruz. Alman halkı, CDU ve SPD’nin yıllardır yaptığı hataları tekrar yaşamak istemiyor. Seçmenler, bizi destekleyerek sistemi değiştirebilir” dedi.