Ev ararken Alman olmayanlar baştan eleniyor

Gamze

Yayın: 15 Aralık 2025

Okuma süresi: 4 dakika, 55 saniye

Almanya’da barınma ihtiyacına erişim, her geçen gün daha da güçleşiyor. Özellikle beyaz Alman olmayanlar için konut bulma süreci ciddi engellerle dolu.

Alman Uyum ve Göç Araştırmaları Merkezi’nin (DeZIM) yayımladığı son araştırma, ülkedeki konut piyasasında azınlık grupların karşılaştığı ayrımcılığı gözler önüne serdi. Çalışma, Almanya’da konut alanında ırk ve etnik kökene dayalı ayrımcılığı kapsamlı biçimde ele alan ilk analiz olma niteliği taşıyor.

Ev ararken Alman olmayanlar dezavantajlı konumda

DW Türkçe’nin haberine göre, DeZIM bünyesindeki Ulusal Ayrımcılık ve Irkçılık İzleme Merkezi (NaDiRa), araştırma kapsamında 2024 Ağustos’u ile 2025 Ocak’ı arasında 9 bin 500’den fazla kişiyle görüşmeler gerçekleştirdi. Elde edilen veriler istatistiksel yöntemlerle incelenirken, bazı bölgelerdeki çevresel koşullar ve bilgi kirliliği gibi resmi verilerle de karşılaştırıldı.

Araştırma sonuçlarına göre Müslümanlar ve siyahiler, ayrımcılık nedeniyle ev bakmaya davet edilmeme durumunu çok daha sık yaşıyor. Müslümanların yüzde 35’i, siyahilerin ise yüzde 39’u bu nedenle ev ziyaretine çağrılmadığını belirtirken, ırkçı ayrımcılığa maruz kalmayanlarda bu oran yüzde 11’de kalıyor.

Türk ve yabancı çağrışımlı isimler daha az davet ediliyor

Araştırmacılar, bulguları desteklemek amacıyla deneysel bir yöntem de kullandı. Gerçek konut ilanlarına, gelir ve eğitim düzeyi aynı olan ancak farklı isimler taşıyan başvurular gönderildi. Sonuçlar, isimlerin belirleyici bir faktör olduğunu ortaya koydu.

Alman çağrışımlı isimlere sahip başvuru sahiplerinin ev ziyaretine davet edilme oranı yüzde 22 olurken, Ortadoğu, Türkiye veya Afrika kökenli yaygın isimlerde bu oran yüzde 16’da kaldı.

2023 yılında yüksek lisans eğitimi için Kenya’dan Almanya’ya gelen Belphine Okoth, ülkenin batısındaki Bonn kentinde yaklaşık beş aydır ev bulamadığını ifade ederek, tüm büyük emlak portallarına üye olduğunu ve günde ortalama üç başvuru yaptığını söyledi ve “Kesin olarak söyleyemem ama bu önyargılarla ilgili olabilir” yorumunda bulundu.

Başvurularını Almanca yaptığını ve fotoğraf eklemediğini vurgulayan Okoth, ev sahiplerinin kendisini gördüklerinde beklentilerinin değişmiş olabileceğini düşündüğünü söyleyerek, “Açık ve net biçimde bunun bir ırk meselesi olduğunu söyleyemem. O şekilde bakmamaya çalışıyorum, çünkü aksi takdirde kendimi çok kötü hissederim. (…) Eğer tamamen ırk meselesi olduğunu kabul edersem hiç şansım olmaz gibi hissediyorum” açıklamasında bulundu.

Mezuniyetinin ardından öğrenci yurdundan ayrılmak zorunda kalan Okoth, şu anda resmi bir kira sözleşmesi olmadan “alt kiracı” olarak yaşamını sürdürüyor. Bu durum, DeZIM raporunda öne çıkan bir başka yapısal soruna işaret ediyor.

Bu haber dikkatinizi çekebilir: Almanya’da kira fiyatları artıyor, talep düşmek bilmiyor

Konut güvencesi ve mali yükte eşitsizlik

Araştırma, ırkçılığa maruz kalan kişilerin konut güvencesi açısından da dezavantajlı olduğunu gösteriyor. Buna göre, ayrımcılığa uğrayanların yüzde 12’si süreli kira sözleşmeleriyle yaşarken, bu oran ayrımcılık yaşamayanlarda yüzde 3 seviyesinde.

Ayrıca bu grubun önemli bir kısmı gelirinin yüzde 40’ından fazlasını barınma giderlerine ayırmak zorunda kalıyor. Almanya’daki Siyahi Bireyler Girişimi (ISD) Sözcüsü Tahir Della, konut piyasasına ilişkin, “Emlak piyasası tamamen ırkçılıkla zehirlenmiş durumda. Her kesimden siyahilerle konuşabilirsiniz ve size benzer hikayeler anlatacaklardır” dedi.

Della, ev sahiplerinin yasal yaptırımlar nedeniyle ırk temelli bir reddi açıkça dile getirmekten kaçındıklarını da belirtiyor. Alman isimlerine sahip siyahilerin sıklıkla ev görmeye davet edildiğini, ancak görüşme sırasında dairenin çoktan kiralandığının söylendiğini aktarıyor.

DW’ye isminin gizli kalması koşuluyla konuşan bir Afro-Alman ise iyi maaşlı ve süresiz sözleşmeli bir işi olmasına rağmen kendisinden “kefil” istendiğini söylüyor. Ona göre bu uygulama, yabancıların konut bulmasını daha da zorlaştırıyor.

DeZIM’in verileri, barınma koşullarında kalite açısından da eşitsizliklere işaret ediyor. Irksal ve etnik azınlık mensuplarının yüzde 57’sinin hasarlı ya da arızalı konutlarda yaşama olasılığı bulunurken, bu oran ayrımcılıkla karşılaşmayanlarda yüzde 48 olarak ölçüldü.

Ayrımcılık karşıtı yasada değişiklik talebi

Berlin merkezli “Adil kirala, adil yaşa” girişiminin sözcüsü Alexander Thom, ırk temelli ayrımcılıkla mücadelede yasal boşlukların kapatılması gerektiğini savundu.Thom’a göre, bazı ev sahiplerine tanınan ayrımcılık karşıtı yasadan muafiyetler bu sorunu derinleştiriyor.

DeZIM Bilimsel Direktörü Noa Ha da mevcut yasanın güçlendirilmesi ve daha fazla uygun fiyatlı sosyal konut üretilmesi çağrısında bulunarak, “1970’lerden bu yana konut piyasasının liberalleştirilmesine tanıklık ettik ve bu durum savunmasız konumdaki insanlar için durumu daha karmaşık hale getiriyor” sözleriyle sürecin tarihsel arka planına dikkat çekti.

Sivil toplumun ve ayrımcılık karşıtı danışma merkezlerinin önemini vurgulayan Ha, Almanya’da konut piyasasında ırk temelli ayrımcılıkla karşılaşanlara özel danışmanlık hizmeti sunan tek şehrin ise Berlin olduğunu hatırlattı.

Yaklaşan etkinlikler