Tüm dünya yüksek enflasyonu konuşurken, ekonomisi sağlam temeller üzerine kurulan ve refahın kalbi olarak anılan ülkelerden biri olan Almanya’da da artık yoksulluk, yüksek enflasyon konuşuluyor. Peki Almanya refah ülkesi statüsünü kayıp mı ediyor? İşte Almanya’da yaşananlara dair tüm detaylar…
84 milyona yaklaşan nüfusuyla Almanya, Avrupa Birliği ülkeleri arasında en yüksek nüfusa sahip olmakla biliniyor. Almanya büyük bir kriz yaşasa da 1948’li yıllardan sonra uygulanan başarılı ekonomi politikalarıyla birlikte ekonomisini sağlam temeller üzerine inşa etmeyi başardı.
Günümüzde ekonomisi en güçlü ülkeler arasına da bu sayede adını yazdırdı. Birleşmiş Milletler tarafından açıklanan İnsani Gelişme Endeksi’nde 2019 yılında Almanya’nın altıncı sırada yer alması da refah bir ülke olduğunu kanıtlıyor.
Gözümüzü 2021 yılında yayınlanan Dünya Mutluluk Raporu’na çevirdiğimizde de Almanya’nın yedinci sırada yer aldığını görüyoruz. İşler bu kadar yolunda giderken, doğal olarak Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerdeki insanlar da Almanya’ya iş ve refah için göçmek istiyor. Ancak pandeminin etkisiyle ve Ukrayna-Rusya savaşıyla birlikte Almanya’da krizin zilleri çalmaya başladı.
Pandemi sürecinde hayatın durgunlaşması, pandeminin azalmasıyla birlikte çarkların yeniden dönmeye başlaması işleri kökten değiştirdi. Tüm dünya ve Almanya, yüksek enflasyonun üretildiği bir dünyaya ilk adımını attı. Ardından Rusya-Ukrayna kriziyle birlikte tüm ülkeler dalga dalga savaş piyasasından etkilenmeye başladı.
🔎 İçerik
ToggleAlmanya refah ülkesi konumunu yitiriyor mu?
Yaşanan bu olumsuz gelişmeler ise akıllara, “Almanya refah ülkesi statüsünü kaybediyor mu?” sorusunu getiriyor. Yaşanan enerji krizi, ülke nüfusunun yarısının kirada oturması, fiyatların her geçen gün artmaya devam etmesi refahı engellemeye başladı.
Refah ülkesi olarak görülen Almanya’da son zamanlarda çıkan haberler ve söylemler, tüm halkı endişelendiriyor. Örneğin Alman Kiracılar Derneği, artan gaz fiyatlarından dolayı milyonlarca hanenin ısınma masraflarını ödeyemeyeceğini öngörüyor. ü
Hükümetin getirdiği gaz vergisi de işleri giderek zorlaştıracak. Almanya’da yılda 20 bin kilovatsaat gaz tüketen bir ev olduğunu varsayarsak, bu yaklaşık 4 bin euro ek maliyet anlamına gelecek. 10 bin kilovat tüketime sahip iki kişilik bir ev için ise bu miktar 1.850 euronun biraz daha altında olacak. Ancak yine de ek maliyete bakıldığında bu kış herkes için “kara kış” olabilir.
Restoranda yemek bile Almanya’da artık bir lüks
Öte yandan Almanya’nın başkenti Berlin’de yaşayan insanlar, günlük yaşamlarını artan enflasyon nedeniyle sürdürmekte zorlandıklarını sık sık dile getirmeye başladı. Şehirde yaşayan insanlar artan enflasyondan, enerji krizinden dert yanarken, artık bir restoranda bile yemek yemenin lüks olduğunu dile getiriyor.
Almanya yüzde 20-30 daha fakir olabilir
Almanya Sanayi ve Ticaret Odaları Birliği Genel Müdürü Martin Wansleben de vatandaşların anlattıklarını doğrular nitelikte bir açıklama yaparak, katıldığı bir etkinlikte, “Hepimiz daha da fakirleşiyoruz. Size Almanya’nın bir resmini çizeceğim: Yüzde 20-30 daha fakir olursak şaşırmam” diyor.
Büyümede Almanya son sırada
Almanya’da işlerin yolunda gitmediğinin bir diğer göstergesi ise büyüme. Avrupa Birliği ülkelerinde ekonomi, ikinci çeyrekte güçlü bir yükseliş yaşarken Almanya son sırada yer aldı. Almanya bir önceki yıla oranla yüzde 1.5 büyüyerek diğer ülkeler arasında kendisine en sonda yer bulabildi.
Konut ve kira fiyatlarında da artış sürüyor
Gıda ve enerji krizinin yanında konut fiyatları ve kira fiyatlarında da ciddi yükselişler yaşanıyor. İnşaat maliyetleri ve yüksek faiz oranları nedeniyle inşaat sayısında radikal bir düşüş yaşandı. Bu da fiyatları yukarı çekiyor.
Almanya cazip bir ülke olduğundan dolayı çok sayıda göçmen alıyor. Bu da uzmanların belirttiğine göre konut sıkıntısını artıyor. İnşaat sayısında azalma yaşanırken, yaşam alanlarının da azalıyor oluşu fiyatların fırlamasına sebep oluyor.
Maliyetler vatandaşların refah seviyesini düşürüyor
Tüm bu yaşananlara bakıldığında; Almanya geçtiğimiz yıllara göre çok ciddi bir ekonomik kriz yaşıyor. İnsanlar sağlıklı ve temel besinleri alabilmek için ciddi ücretler öderken, temel ihtiyaçlar dışında bir ürüne para ayıramamaya başladı.
Herkes gelecek kaygısı içinde dert yaşarken, refah seviyesindeki daralma nedeniyle kış aylarında protestoların artması ve intihara meyilli insanların çoğalacağı öngörülüyor. Bu da ekonomik krizin yanında toplumsal bir krizin de habercisi.
Hayatta bir amaç için yaşayabilmek çok önemli, hayata tutunmayı sağlıyor ve hayata anlam katıyor. Türkiye’de sosyal yapının baskısıyla bir yarış atı tadında yetiştirilmemizden dolayı, 30’lu yaşlarda büyük bir şirkette üst düzey yönetici olma hayaliyle ile yaşıyordum.
Almanya’ya 2010 yılında taşındım, hem kendime hem de hayallarime daha fazla zaman ayırabileceğimi farkettiğim ilk yıllarda, afalladım. Öncelik Türkiye’deki ekonomi lisans eğitimimi pekiştirmesi için Fransa’da işletme yüksek lisansı yaptım. Sonra da İngiltere’nin köylerinden birisine 6 aylık bir proje için gittiğim günlerde düşünmek için bol bol zamanım oldu. Yaş 40’a yaklaşırken, insanın hala “büyüyünce ne olmak istiyorum?” demesi, ne güzel.
Şimdiki amacım hobi olarak Vasistdas’ı destekleyerek Türkiye’den gelen göçmenlerin Almanya’da birbirleriyle sağlıklı bir iletişim kurmalarını sağlayarak Almanya’daki uyum süreçlerini hızlandırmak.