Yabancı bir ülkeye ya da Almanya’ya taşınma süreci sonunda sadece ailemizi, sevdiklerimizi, yaşadığımız şehri geride bırakmıyoruz. Kimliğimizin bir parçası da geride kalıyor. Kimsiniz sorusuna nasıl cevap verirsiniz?
İsminiz, mesleğiniz, cinsiyetiniz, sosyal özellikleriniz, değerleriniz? Doğduğunuz ülkede yaşarken, kendimizi hayatın akışına kaptırmış giderken, ne kim olduğumuzu düşünmeye ne de etrafa anlatmaya çok ihtiyaç duymadınız. Çünkü etraf size ve çevrenize kim olduğunuzu hatırlatan izlerle doluydu.
Almanya’ya taşınmayı düşünüyorsanız, kiralık ev bulmanıza yardımcı olabilecek yazımızı okumanızı da öneriyoruz.
Sahip olduğunuz “etiketler”, mesela mezun olduğunuz okul, mesleğiniz, iş yerindeki pozisyonunuz, tuttuğunuz takım, oturduğunuz muhit, kullandığınız araba, konuşma stiliniz, hatta giyim kuşamınız; bunların hepsi dışarıya kim olduğunuzu lanse ederken, size de belli bir toplumsal gruba ait olma hissi yaşatıyordu.
Şimdi yaşadığınız ülkede, muhtemelen kimse mezunu olduğunuz okulu bilmiyor. Yaşadığınız muhiti telaffuz edemiyor, tuttuğunuz futbol takımıyla ilgilenmiyor. Belki ülkenizde icra ettiğiniz mesleği gittiğiniz ülkede icra edemiyorsunuz.
Eskiden taksiye bindiğinizde ufacık bir imayla politik duruşunuzu ortaya koyarken, yeni ülkenizde bir saat sohbet etseniz de belki nerede durduğunuzu tam anlatamıyorsunuz. Onca çabayla ulaştığınız birçok şey anlamını kaybetmiş gibi duruyor.
Üstelik yurt dışına gidene kadar belki çok da önem vermediğiniz milli kimliğiniz bir anda ön plana geçiyor ve “expat”, “göçmen”, “yabancı” gibi yeni bir kimliği de ekleyebiliyorsunuz.
Üstüne üstlük, Melis Uluğ’un Tweet’inde bahsettiği gibi Almanya’ya taşınma sürecinden sonra karşılaştığınız kişilerden “But you don’t look Turkish” ifadesini duyduğunuzda iyice kafanız karışıyor ve “Türkiye’den biri tam olarak nasıl olmalı ki?” diye soruyorsunuz kendinize.
Kimlik ve aidiyet kaybı çoğumuzun yurt dışı hayatının bir aşamasında yaşadığı bir durum. Mesela Almanya’ya taşınma ile bu kayıp duygusu bizi yaşadığımız yere daha da yabancılaştırabilir, bir yandan eski hayatımızı “romantize” ederken, bir yandan da yeni hayatımıza uyum sağlamamızı güçleştirebilir.
Oysa çoğu zorluğun içinde bir fırsat barındırması gibi, bu kimlik kaybı da bizim için bir fırsat barındırıyor: O kimliği yeniden inşa etme fırsatını.
İnsan olarak en temel ihtiyaçlarımızdan biri kabul görme, onay alma. Kabul görmek, onay olmak için, doğduğumuz topraklarda, çok küçük yaşlarda, kimimiz daha az, kimimiz daha çok, annemizin, babamızın, öğretmenimizin, yöneticimizin, konu komşunun, kısaca toplumun beklentilerine göre kendimizi şekillendirmeyi öğrendik.
Şimdi, yabancı olduğumuz için, zaten farklı olduğumuz bu topraklarda, kendimizi toplumun beklentilerinden sıyırıp, gerçekten kim olduğumuza bakabiliriz. Ve kaybettiğimiz etiketleri bir tarafa bırakıp, değerlerimizi, hayallerimizi, bizi biz yapan her şeyi bulup çıkartıp, yolumuzu yeniden çizebiliriz.
Bu haliyle bakıldığında bir ülkede yabancı olmak, belki de bugüne kadar tatmadığımız bir özgürlük. Farklı olabilme iznini kendimize kolayca verebilmemiz. Hayatımızın önceliklerini yeniden sıralamamız. Daha evvel denemeye cesaret edemediklerimizi denememiz.
Eğer siz de Almanya’ya taşınma sürecinden sonra kimlik ve aidiyet ile ilgili sorun yaşıyorsanız, belki de sizin için gerçekten nelerin önemli olduğuna, hayattan gerçekten ne beklediğinize ve neler için yola çıkmaya hazır olduğunuza bakma vaktidir.
Koçluk günlük hayatın karması içinde bakamadığınız bu alanlara bakmanız için yargısız ve güvenli bir alan yaratır.
Bu yolculukta koçluğun size nasıl yardımcı olabileceğini öğrenmek isterseniz, benimle iletişime geçebilirsiniz.
Alman kültürüyle tanışıklığım henüz 11 yaşındayken, Alman Lisesi’nin Haliç manzaralı sıralarında başladı. Lise sonrası, Heidelberg Üniversitesi’nde Ekonomi ve Politika bölümlerini bitirdim. Ardından hem Almanya, hem Türkiye’de, iş geliştirme, pazarlama, strateji gibi alanlarda çalıştım. Kurumsal hayatın bana kazandırdığı dostlukları, iş seyahatlerini ve her ay sonu hesabıma yatacak paranın verdiği güveni sevdim, fakat esas hayalim, insanlarla birebir çalışarak, hayatlarına dokunduğumu hissedebilmekti. Almanya’da aldığım sistemsel koçluk eğitimi ile bu yolun kapısını açtım.
Bugün, Coaching for Global Minds adı altında, Almanya’da yaşayan veya yaşamayı planlayan göçmenlere, yurtdışında tatmin edici bir hayat kurabilmeleri için koçluk ve kariyer danışmanlığı yapıyorum.
San Francisco’da tanıştığım Alman eşim ve 2 ve 5 yaşlarındaki iki oğlumla, bazen Istanbul’u özleyerek, ama buradaki hayatımızı çok da severek Hamburg’da yaşıyoruz.