Almanya’da tökezleme taşları konusunda bilginiz var mı desek, ne dersiniz? İnsanlık tarihinin en büyük trajedisi ve işlenmiş en büyük suçu kabul edilen Holokost ya da Yahudi Soykırımı, bütün korkunçluğu ve hüznüyle zihinlerde tazeliğini koruyor. Bu vahşetin bir daha yaşanmaması için unutulmaması gerekiyor.
İşte tam da bu amaçla, dünyanın dört bir yanında Yahudi Soykırımı ile ilgili birçok müze ve anıt bulunuyor. Almanya’da ve Avrupa’nın birçok ülkesinde bulunan tökezleme taşları yani Stolperstein da bu anıtlar arasında.
Bu taşların amacı, Nazi toplama kamplarının kurbanlarının kentsel alandaki anılarını somutlaştırmak. Almanya’da tökezleme taşları neredeyse her şehirde bulunuyor.
Stolperstein projesinin nihai amacı, bu kurbanlara isimlerini ve topluluklardaki yerlerini geri vermektir. Her Stolperstein öldürülen bir kişiyi temsil eder. 1990’larda sanatçı Günter Demnig tarafından tasarlanmış olan bu proje, özellikle Orta Avrupa’da büyük uluslararası başarı elde etmiştir.
🔎 İçerik
ToggleAlmanya’da Stolperstein: Soykırımın pirinç izleri
Çeşitli sokaklara veya binaların duvarlarına monte edilen tökezleme taşları; üzerinde Holokost sırasında hayatlarını kaybetmiş insanların adlarının, soyadlarının, doğum ve ölüm yıllarının yazdığı pirinç levhalardır.
Bu levhalar adlarının yazılı olduğu kurbanların yaşadığı yerlere monte edilir. Çok sade, gösterişsiz ve küçük olmasına rağmen, bu anıt plakalar soykırım kurbanlarının bir zamanlar o topraklara ayak bastığını, o binalarda gülüp ağladığını oradan geçen herkese hatırlatarak çarpıcı bir Holokost anması sağlar.
Bu taşlar, kurbanların yaşadığı evin kapısına ya da çalıştığı işyerinin kaldırımına yerleştirilir. İsminden anlaşılabileceği gibi, taş zemin seviyesinde kaldırıma sokulur. Stolpersteine kazalara neden olmaz ancak basit bir dikkatsizlikle üzerine basılabilir. Bu yüzden de proje bazı kesimlerin tepkisini çekmektedir.
Aşağıdaki resimde bir tökezleme taşını örnek olarak görmekteyiz. Sallz Strauss’a adanan bu tökezleme taşında şöyle demekte: 1899 doğumlu Sally Strauss burada (bu taş evine yakın bir yere yerleştirilmiştir) yaşadı, 1942 yılında SOBIBOR’a sürdün edildi, 3 Haziran 1942 yılında da öldürüldü.
Sobibor, Yahudi Soykırımı’nın bir parçası olarak Nazi Almanyası tarafından inşa edilen ve işletilen Polonya’daki kamplardan bir tanesiydi. 250 bine yakın kişinin bu kampta öldürüldüğü belirtilmektedir.
Nazi Almanyası’nın gerçekleştirdiği vahşet Holokost, yalnızca Yahudi nüfusunu değil, bunun yanında Romanları, Slavları, eşcinselleri, engellileri, savaş esirlerini ve Nazi muhaliflerini de hedef aldı.
Bu yüzden bu anıt taşlar Yahudi soykırımının kurbanlarının yanında diğer gruplardan kurbanların da adlarını taşımakta. İlk defa 1992 yılında Almanya’da Stolperstein taşları döşenmeye başlandı.
İlk taş Köln şehrinde, Tarihi Belediye Binasının ön kısmına yerleştirildi. Bunun nedeni bu yapının Yahudi Soykırımının başlangıç evresinde sembolik bir öneme sahip olması olarak görülüyor.
Bu arada tarihe ilişkin konuşuyorken, “Alman Birliği Günü: Doğu ve Batı Almanya birleşmesi” adlı yazımıza da bakmanızı öneriyoruz.
Dünyanın en büyük, “merkezi olmayan” anıtı
Almanya’da Stolperstein Yahudi Soykırımı Anıtları Almanya’nın dört bir yanında bulunuyor. Aynı zamanda Avrupa’nın neredeyse tamamında da bu anıt taşları bulunuyor.
Bu ülkeler Avusturya, Belçika, Hırvatistan, Çekoslovakya, Finlandiya, Fransa, Yunanistan, İtalya, Macaristan, Litvanya, Lüksemburg, Moldova, Hollanda, Norveç, Polonya, Romanya, Rusya, Slovakya, Slovenya, İspanya, İsviçre ve Ukrayna’dır.
Bu ülkelerin çok büyük kısmını Naziler tarafından işgale uğramış ülkeler oluşturuyor. Ancak Nazi işgaline uğramamış ülkelerde de (İspanya, İsveç, Finlandiya) bu anıtlardan bulunuyor. Günümüzde Avrupa genelinde 75.000’i aşkın Stolperstein bulunmaktadır ve bu haliyle bu anıt, dünyanın en büyük, merkezi olmayan anıtlarından biridir.
Projenin Münih’te yasaklanması
Bu projeye karşıt olanlar da yok değil. Avrupa’daki tökezleme taşlarının aslında öldürülen kişilerin onurunu daha da kirlettiğini düşünen bir kesim mevcut. Münih şehrinde 2004 yılında bu konuyla ilgili tırmanmaya başladı.
Yahudi vatandaşları ve mülk sahiplerinin yanı sıra Münih’in sanat komisyonunu da içeren eleştirmenler, Stolpersteine projesi için kaldırım taşlarının döşenmesine kesinlikle karşı çıktılar. Nazi rejiminin kurbanlarının isimlerini insanların ayaklar altına aldıklarını düşünüyorlardı.
Münih nüfusunun belli bir kesimin sempatisine rağmen Stolpersteine projesinin savunucuları galip gelemediler. 16 Haziran 2004 tarihinde, Münih belediye meclisi, ezici bir çoğunlukla Stolpersteine’in yerleştirilmesini yasaklamaya karar verdi.
Tökezleme taşları projesi Münih şehrinde desteklenmese de, Yahudi Soykırımı boyunca öldürülen kişileri unutmamak ve bu projeye destek olmak isterseniz 120 euro karşılığında bir tökezleme taşına sponsor olabiliyorsunuz. Ayrıntıları burada mevcut.
Almanya’ya ilk kez 2014 yılında, Uluslararası Kültür ve Yönetim alanında yüksek lisans eğitimi almak için geldim. Burada edindiğim dostluklar, bu bambaşka kültüre kendimi ait hissettirdi; eşim Evrim ve oğlum Leo ile kurduğum ailem ise, Almanya’ya “ev” dememi sağladı.
Türkiye’den buraya gelen kimse kendini evinden uzak hissetmesin diye kurduğumuz “Turkish Expats” Facebook gruplarımızı, şimdi Vasistdas aracılığıyla ulusal boyuta taşıyoruz.
Almanya’ya adapte olabilmek, biraz da kendi kültürümüzü yaşatabilmekten ve anadilimizde kendimizi ifade edebilmekten geçiyor. Ben de bu süreçte Vasistdas’ta içerik üretiyor ve blog yazıları yazıyorum, deneyimlerimi paylaşıp faydalı olmayı hedefliyorum.
Tökezleme taşlarının hikayesini ben de duymuştum. Evimin yakınlarında da var. Korona salgını öncesi İşe gidip gelirken hep yanından geçiyordum ve her gözüne çarptığında da hüzünlenirim. Soykırım mağdurlarının unutulmaması adına gerçekten güzel proje evet ama kurbanların isimlerinin ayaklar altına alınıyor olma fikrine de katılmıyorum değil.